GENEL SALGINLAR
İnsanoğlu yüzlerce yıldır gerek çevre ile gerekse kendi ile savaş durumundaydı. Dünya tarihi büyük yengiler ve yenilgiler ile doludur. Düşmanını iyi tanıyıp strateji oluşturanlar çoğunlukla yengiyi elde eden taraf olmuştur. Peki ya düşmanınızın kim olduğunu bilmiyorsanız savaşmak mümkün müdür?
Dünya tarihi birçok kanlı ya da doğrudan çatışma savaşlarla doludur. Fiziksel çatışma gerektirmeyen savaşlar bütün dünyayı kırıp geçiren hastalıklar olarak düşünülebilir. Bu hastalıklar bazen öyle etkili olmuştur ki kitlesel salgın süreçlerini başlatmıştır. Genel salgın, bir kıta ya da yeryüzünün hepsi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel addır. Yeterli olanaklar ve bilginin olmadığı dönemlerde ortaya çıkan salgın hastalıklar çoğu zaman insanoğlunu savaştan daha çok etkisiz bir duruma getirmiştir. Kimi zaman bu hastalıkları tanrının/tanrıların bir cezası olarak, kimi zaman kötü ruhlar olarak, kimi zaman da  “Virüs Gezegeni” adlı kitaptaki bir söylentideki gibi yıldızlarınca tetiklenen durumlar olarak düşünmüşlerdir. Öyle ki yıldızlar her birkaç on yılda bir büyük salgınlara dönüşebilecek türde, elden ayaktan düşüren, bir ateşi tetikleyebilirdi. Yıldızlar bize gerçekten salgın süreçlerinin habercileri mi bilemiyoruz ancak dünyada belirli zaman aralıklarıyla insanoğlunu kırıp geçiren sarsıcı salgın süreçlerinin yaşandığı herkesçe onaylanan bir gerçektir.
Nedeni her ne olursa olsun, insanoğlu bu savaşta da üstün gelmek için düşmanını daha yakından tanımaya çalışmış ve hastalıkların nedenlerini, çözümleriyle ilgilenip birçok araştırma yapmıştır. Buna örnek olarak Çinlilerin 15. yüzyılda uyguladığı “variolasyon” yöntemi verilebilir. Bu yöntemde hastaların yaralarından kabuklar alınır, toz haline getirilir ve sağlıklı kişinin burnuna ince bir çubukla verilirdi. Başka bir variolasyon tekniğinde ise hastalardan döküntüler alınır, sağlıklı kişilerin derisi çizilerek sürülür ve bağışıklık oluşması beklenirdi. Bu yöntem günümüzde kullanılan çağdaş aşıların temelidir [1].
İNSANLIĞI ETKİLEYEN BULAŞICI HASTALIKLAR VE SALGINLAR
COVID-19 SALGINI
COVID-19 salgını ya da korona virüs salgını, 17 Kasım 2019 tarihinde Çin’in Hubei eyaletinin başkenti olan Vuhan’da ortaya çıkan virüs salgınıdır. Çeşitli hastalarda belirli bir neden olmaksızın gelişen ve sağaltım ile aşılara yanıt vermeyen bir zatürre görülmesi üzerine SARS-CoV-2 olarak adlandırılan yeni bir korona virüs tanımlandı. 10 Mart 2022 tarihinden başlayarak dünyada 452.617.144 onaylanmış vaka, 387.098.919 iyileşen varken, virüs nedeniyle 6.047.397 hasta öldü [2].
HIV/AIDS
Edinilmiş bağışıklık eksikliği sendromu ya da genel olarak bilinen kısaltmasıyla AIDS günümüzde de dünyada etkin durumdaki salgınların başında geliyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ilk kez 1976 yılında karşılaşılan hastalık 1981’den bu yana en az 31 milyon can aldı [2].
1968 GRİP SALGINI
Solunum yolunu etkileyen tek grip salgını korona virüsü değil. Özgün adıyla “influenza” virüsü halk arasında grip olarak bilinen virüs türüdür. 1968 yılında bu hastalığın mutasyona uğramış biçimi H3N2 bir milyon kişiyi öldüren bir salgına dönüştü [2].
1956-1958 ASYA GRİBİ
1968 salgınından 12 yıl önce grip virüsü yine dünya genelinde etkisini gösteriyordu. Bu kez H2N2 olarak adlandırılan biçim Çin’de ortaya çıktı ve 1958 yılına dek salgın sürdü. DSÖ verilerine göre yaklaşık 2 milyon insan yaşamını yitirdi [2].
İSPANYOL GRİBİ (1918-1920)
Birinci Dünya Savaşı’nın son yılında H1N1 olarak sınıflandırılan grip salgını tüm yeryüzünü kasıp kavuruyordu. Yaklaşık 500 milyon insanın yaklaşık üç yıl süren salgından etkilendiği düşünülüyor. İspanyol gribi olarak da bilinen salgında ölü sayısı kesin olarak bilinmiyor. Korona virüsten farklı olarak sağlıklı genç bireyleri de etkileyen bu salgının 20 ila 50 milyon arasında kişiyi öldürdüğü düşünülüyor [2].
KOLERA SALGINI
Kolera 19. ve 20. yüzyıllarda en çok can alan hastalıkların başında geliyor. 1800’lerin başından başlayarak dünya üzerinde değişik kolera salgınları yaşandı. Osmanlı da bu salgınlardan etkilenen ülkelerden biriydi. Türkiye’de hissedilmese de 1960’lı yıllarda başlayan 7. kolera salgını şu anda da sürüyor ve “genel salgın (pandemi)” olarak sınıflandırıldı. 1910-1911 yıllarını kapsayan altıncı kolera salgını ise Hindistan’da ortaya çıktı. Anadolu’nun da içinde olduğu birçok alana yayıldı. Hastalığın yalnızca Hindistan’da 800 binden fazla kişiyi öldürdüğü düşünülüyor. Birçok salgından ayrı olarak koleranın kaynağı virüs değil, vibrio cholerae adlı bir bakteridir [2].
1889-1890 GRİP SALGNI
Asya gribi ya da Rus gribi olarak da bilinen bu salgın yine influenza kaynaklıdır. 1889da Buhara, Kanada ve Grönland’da neredeyse aynı anda görüldü. Şehirleşmeye başlamış alanlarda etkili olan salgın dünya genelinde bir milyondan fazla kişiyi öldürdü [2].
ÜÇÜNCÜ KOLERA SALGINI
1852-1860 yılları arasına denk gelen 3. Kolera salgını yedi salgın arasından en öldürücü olanı olarak nitelendirilir. 8 yıldan uzun süre dünyayı etkisi altına alan bu salgın da Hindistan’da ortaya çıktı. Ganj Nehri çevresindeki yerleşim yerlerini izleyen salgın daha sonra diğer bölgelere de sıçradı. Salgının 1 milyondan fazla kişiyi öldürdüğü düşünülüyor [2].
KARA ÖLÜM
14. yüzyıla damgasını vuran olaylardan olan veba salgını, kara ölüm olarak adlandırılmaktadır. 1346’dan 1353’e dek etkili olan salgının ne kadar kişiyi öldürdüğü kesin olarak bilinmiyor. Tarihçiler sayının en az 75 milyon olduğunu söylese de sayıyı 200 milyon kişiye dek çıkartanlar da vardır [3].
Asya’da başlayan bu salgın öncelikle gemilerle Avrupa’ya taşındı. O dönem Avrupa’da şehirleşmiş bütün krallıkları ve bölgeleri etkisi altına alan veba salgını şehirli nüfusun önemli bir bölümünü yok etti. Tarihçiler dönemin önemli kentlerinden olan Floransa’da nüfusun üçte birinin vebadan öldüğünü düşünüyor. Bakteriyel bir hastalık olan veba, yüzlerce yıl insanlığı etkilemiş ve kitlesel ölümlere yol açmıştır. Fare konaklı bir hastalıktır. Vebalı fareler üzerinde yaşayan pireler, farelerin kanını emdikten sonra kişiyi ısırır ve hastalığı bulaştırırdı. Fare-pire-insan üçgeninde yayılan bu hastalık tarihin en korkunç hastalıklarından birisi olarak görülmektedir [4].
JUSTİNİAN VEBASI
Kara Ölüm, Orta Çağ’ın sonuna denk geldi ancak çağın ilk dönemlerine başka bir veba salgını damga vurdu. 541 yılında başlayan Justinian Vebası salgını Bizans İmparatorluğunu etkisi altına aldı ve Akdeniz kıyısındaki diğer bölgelerde de etkisini gösterdi. 542 yılına gelindiğinde 25 milyon kişiyi öldüren bu hıyarcıklı veba türünün, yalnızca eski adı Konstantinopolis olan İstanbul’da, günde 5 bin kişinin canını aldığı ve toplamda kentin nüfusunun yüzde 40’ını öldürdüğü düşünülüyor [4].
ANTONİNE VEBASI
165 yılında başlayan bu salgın veba olarak nitelendirilse de hastalığın çiçek ya da kızamık olduğu düşünülmektedir. Anadolu, Mısır, Yunanistan ve İtalya’da etkili olan salgın Roma lejyonerlerince bölgeden bölgeye taşındı. Salgın 5 milyondan fazla kişiyi öldürürken Roma ordusunu da neredeyse yok etti [4].
Genel Salgın Olmayan Ancak Çok Kişiyi Etkileyen ‘Cüzzam’
Cüzzamlıların vücutlarında derin yaralar açılıyor, bu yaralardan çok kötü kokulu sıvılar akıyor. Burunları, parmakları kopuyor ve çok çirkin bir görünüm alıyorlar. Mısır’daki mumyalar üzerinde yapılan araştırmalardan bu hastalığın, II. Ramses döneminde görüldüğü düşünülüyor [4].
ÇİÇEK HASTALIĞI
Milattan önceki dönemde, Çin’de ve Hindistan’da görülen çiçek hastalığı, genel salgın olmadı ancak birçok kişiyi öldürdü ve kör bıraktı. Çiçek çıkarmakta olan hastaların yaralarından alınan kabuklar, bekletildikten sonra gülsuyuyla ıslatılır ve sağlıklı çocukların kollarında iğneyle yapılan bir çiziğe sürülürdü. Osmanlı topraklarında 16. yüzyıldan başlayarak uygulanan bu yöntemi Edirne’de gören İngiltere’nin İstanbul sefirinin eşi Lady Mary Montagu, oğlunu aşılatmış, İngiltere’ye dönünce arkadaşı Galler Prensesine söylemiş ve o da çocuklarını bu yöntemle aşılatmıştı demiştir. Bundan sonra, ‘Türk Usulü Çiçek Aşısı’ adıyla ünlenen bu yöntem önce İngiltere’ye, oradan da Avrupa ve Amerika’ya yayıldı [5].
Sayfanın İçeriği: İrem Sude Akış (Necmettin Erbakan Üniversitesi/ Moleküler Biyoloji ve Genetik/ 3. Sınıf)
Tasarımlar: Ebrar Beceren (Abdullah Gül Üniversitesi / Moleküler Biyoloji ve Genetik / 2. Sınıf) ve Kenan Gök (İnönü Üniversitesi /Moleküler Biyoloji ve Genetik / 3.Sınıf)
Kaynaklarımız:
1- https://www.bayindirhastanesi.com.tr/blog/kulaktan-dolma-bilgiler-ile-degil-bilimsel-veriler-ile-asiyi-arastirin-305
2- https://tr.wikipedia.org/wiki/COVID-19_pandemisi
3- https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/insanlik-tarihini-etkileyen-10-pandemi,IUMSBOR3OUeCevZRr3lJeQ/2zmPjpe_v0KhlxPszk7AMw
4- https://bezmialem.edu.tr/sks/tr/Sayfalar/HaberDetay.aspx?newsId=2441&newsdetail=insanligi-etkileyen-bulasici-hastaliklar-ve-pandemiler
5- https://bezmialem.edu.tr/sks/tr/Sayfalar/HaberDetay.aspx?newsId=2441&newsdetail=insanligi-etkileyen-bulasici-hastaliklar-ve-pandemiler